Mükemmelliyetçiliğin tanımlanması tıpkı üstün yetenekliliğin tanımlanması gibi zordur. Birçok araştırmacı mükemmelliyetçiliği üstün yeteneğin bir özelliği olarak tanımlamakla birlikle bu düşünceyi destekleyecek araştırma sayısı çok azdır. Delisle?ye göre üstün yetenekli çocuklar mükemmelliyetçiliği kendilerine verilen değerle eşdeğer tutmakta ve en ufak bir başarısızlıkta kendilerine verilen değerin düştüğünü düşünmektedirler.
Roberts and Lovett, üstün yetenekli çocukların mükemmel olmaları için iç ve dış baskılara maruz kaldığını savunmaktadır. Üstün yetenekli çocuklar, sosyal olarak tanımlanan bir mükemmelliyetçilik anlayışını algılamakta ve mükemmel olmak için uğraşmanın kendi değerlerinin sürekliliğini koruyacağına inanmaktadırlar. Bir çok öğretmen eğitim verdikleri üstün yetenekli çocukları mükemmeliyetçi olarak tanımlamaktadır fakat, mükemmelliyetçilik kelimesiyle yüksek kişisel standartları mı yoksa uyumsuz mükemmelliyetçiliği mi kasttettikleri net olarak ortaya konulmamaktadır.
Kramer yaptığı çalışmalarda üstün yetenekli ergenlerin, aynı yaslardaki normal gelişim gösteren üstün yetenekli çocuklara göre çok daha fazla mükemmeliyetçi olduklarını ve bununla birlikte kızların erkeklerden daha fazla mükemmeliyetçi eğilimleri olduğunu bulmuştur. Bu araştırmanın aksine Parker ve Mills altıncı sınıf üstün yetenekli ve benzer sosyoekonomik düzeye sahip çocuklarla yaptığı çalışmada bu çocukların mükemmelliyetçi olduğuna dair çok az veri kaydedebilmiştir. Bununla birlikte Kline ve Short ?un ilkokul, ortaokul ve liseye devam eden, üstün yetenekli kızlarla yaptıkları incelemeler sonucunda, okul yılları boyunca mükemmelliyetçiliğin, ümitsizliğin ve cesaret kırıklığını arttırdığını, bunun parelelinde kendine güven ve kendine olan saygıyı azaldığını ortaya çıkarmıştır. Roberts ve Lovett ise yaptıkları çalışmalarda üstün yetenekli ergenlerin akademik anlamada başarısızlıkla karşılaştıkları durumlarda üstün yetenekli olmayan fakat başarılı yaşıtlarının aksine yüksek oranda kendine yönelik mükemmelliyetçi tutumlar geliştirdiğini bulmuştur. Parker Hopkins Üniversitesi Üstün Yetenekli Gençler Merkezinde (Gifted Youth Center) zihinsel alanda üstün yetenekli 820 çocuk üzerinde yaptıgı çalısmada, bu çocukların % 32.8?inin mükemmelliyetçi olmadığını, % 41.7?sinin sağlıklı mükemmeliyetçiler olduğunu ve %25.5?inin sağlıksız mükemmelliyetçi eğilimleri olduğunu ortaya çıkarmıştır.
LoCicero ve Ashby, (85) tarafından 12-15 yas arası 83 (34 erkek, 49 kız) üstün yetenekli çocukla yapılan bir çalışmada üstün yetenekli çocuklar uyumlu ve uyumsuz mükemmelliyetçilik açısından incelenmiş ve üstün yetenekli çocukların çoğunluğunun uyumlu mükemmelliyetçiler olduğu (yüksek kişisel standartları elinde tutarak) ortaya çıkmıştır. Üstün yetenekli çocukların uyumsuz (maladaptive) yönde mükemmeliyetçi olduklarının düşünülmesi eğitimcilerin yüksek beklentilerinin karşılanmamasından kaynaklanabilmektedir.
Uyumlu mükemmelliyetçilerin akademik performans için yüksek standart oluşturdukları ve yüksek seviyelerde genel ve sosyal öz yeterliliğe sahip oldukları görülmüştür. Bununla birlikte standartları ve performansları arasındaki zıtlıkla daha az ilgilidirler. Uyumsuz mükemmelliyetçiler ise standartları ve performansları arasındaki zıtlıkla daha çok ilgilenmektedirler. Bu durum onlarda düşük benlik saygısına yol açabilmektedir.
Üstün yetenekli çocuklarla yapılan ilk çalışmalar bu çocukların, yaşıtları olan diğer çocuklara oranla daha sağlıklı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunu takip eden araştırmalarda bu görüşü desteklenmiş ve üstün yetenekli çocukların akranlarına göre duygusal gelişim olarak daha sağlıklı olduğu ortaya çıkmıştır. Bunlara ek olarak Olszewski-Kubilus, Kulieke ve Krasney, üstün yetenekli çocukların, akranlarına göre endişe düzeylerinin daha düşük olduğunu, üstün yetenekli çocukların başarısızlıktan korkma düzeyinin çok az olduğunu savunmuşlardır.
Parker, çok yüksek standartta hedefler belirleyip, mükemmele ulaşmak için çaba sarfetmenin sağlıksız olduğunu savunmaktadır. Fakat söz konusu olan üstün yetenekli çocuklar olduğunda hangi hedefin gerçekçi olmayacak kadar yüksek standart da olduğuna karar vermek güçtür. Üstün yetenekli çocukların diğer çocukların aksine daha mükemmeliyetçi olduklarına ilişkin yaygın bir inanış bulunmasına rağmen Parker ve Mills (106) 1018 (600 üstün yetenekli, 418 normal gelişim gösteren) öğrenci üzerinde yaptıkları araştırmada iki grup arasında anlamlı bir farklılığa rastlamamışlardır. Mükemmelliyetçiliğin hatalara aşırı ilgi ve davranışlardan şüphe alt boyutlarıyla yapılan incelemeler sonucunda hatalara ilgi arttıkça sınav kaygısının da arttığı ortaya çıkmıştır. Hataları başarısızlıkla eşit olarak görme ve başarısızlığın sonucunda bireyin diğerlerinin saygısını kaybedeceğine inanma eğilimlerinin artması, bireyin kendisi hakkında olumsuz değerlendirmelerinin de artmasına neden olmaktadır. Bireyin hatalarına ilişkin olumsuz değerlendirmeler ve tepkileri arasındaki ilişki bireyin üretkenliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Mükemmelliyetçiliğin ailesel eleştiri alt boyutuyla yapılan incelemeler sonucunda ebeveynlerini aşırı derecede eleştirel olarak algılama arttıkça bireyin kendisi ile ilgili olumsuz düşüncelerinin arttığı da görülmektedir. Bu tip ailelerin çocukları baskı altına alınmış hissetme, yüksek ailesel eleştiri algılama, erteleme, başarısızlık, davranışlardan şüphe ve hatalara aşırı ilgi gibi performans anksiyetesi için risk faktörü oluşturabilen özelliklere sahiptirler.Mükemmelliyetçiliğin kişisel standartlar alt boyutuyla yapılan incelemeler sonucunda kişisel standartlar azaldıkça kaygının arttığı görülmektedir .Bu sonuç mükemmelliyetçilik değerlendirmelerinde kişisel standartların uyumlu mükemmelliyetçiliğin bir özelliği olmasıyla ilişkilendirilebilmektedir. Yüksek kişisel standartların pozitif kişilik özellikleri ve pozitif basarı çabasıyla ilişkilendirildiği düşünüldüğünde, kişisel standartların olmaması basarı ve motivasyonu olumsuz olarak etkilemekte ve dolayısıyla bireydeki kaygı düzeyini arttırabilmektedir .
Kaynaklar: